Merhaba! Söyleşimize Nihan’la devam etmek isterim. Nihan şu anda 25 yaşında, İsveç te üniversite okuyor. 4 yıl önce ODTÜ Psikoloji bölümü son sınıfta okurken okulu bırakmak zorunda kaldı ve İsveç’e yerleşti.
Nihan da dil eğitiminin ve üniversite hayatının hakkını veren bir arkadaşımız. Okunduğu kadar kolay yaşanmamış o günler… Şimdi de o günleri Nihan’dan dinleyelim.
Bizlerle 4 yılın tecrübelerini olabildiğince paylaşacak olmanız çok güzel. Herkes adına sana tekrar teşekkür ederim. Allah yolunuzu açık etsin.
İlk gelenler olarak, bizler birlikte kısa sürede kurs vb. mekânlarda güzel dostluklar kurduk ve birbirimizden hep ilham aldık, birbirimize destek olduk.
Kaç yıldır İsveç’tesiniz ilk geldiğiniz günlere dönersek, dil öğrenme süresindeki arkadaşlara tavsiyeleriniz olur mu? Sizin bu dönemlere dair anlatmak istedikleriniz var mı? Nasıldı o ilk günler, ilk arkadaşlıklar?
Dile kolay tam 4 yıl. Şimdi siz sorunca fark ettim 4 koca yılın nasıl geçtiğini. Benim gibi ilk gelenler yani 4 yıllıklar bilirler ki bizim dönemin çok özel, çok sıcak bir atmosferi vardı her anlamda. Mesela; biz kimin evinde ne eksik ne fazla bilirdik. Neredeyse mutfaktaki çay kaşığına kadar hâkimdik ailelerin durumuna. Çünkü o dönemde şöyle bir algı vardı; sanki tüm evler bizim evimiz gibiydi. Hani benim evimin tam olması hiçbir anlam ifade etmiyordu. Herkesin evi tam olmalıydı. “Tam” derken de ne demek istediğimi yine 4 yıl önce gelenler bilirler. İkinci el koltuk, sandelye, tabak, çanak…
Şimdilerde devlet yeni gelenlere ev veriyormuş, oda veriyormuş. Kimisi güneyde, kimisi kuzeyde yaşamak istiyormuş. Biz böyle şeyler bilmezdik. Düşünsenize ben buraya geldiğimde Hizmet Hareketi’nden göçe maruz kalan birkaç aileydik. Her şeyi ilk yaşamanın zorluğuna şahit oldum.
Kime gitsem, ne sorsam kimse bir şey bilmiyordu. Migrationsverket‘e (İsveç Göç İdaresi) dahi oturum ile ilgili soru sormaya gittiğimde “Türkiye’nin durumu hakkında fikirlerinin henüz oluşmadığını o yüzden dosyaların durdurulduğunu söylemişlerdi. Düşünün Migration’un bile fikri yoktu. Bir de kimsenin resmî işemlerle ilgili hiçbir bilgisi olmadığı için herkes söylentilere göre hareket ediyordu. Kimisi oturumun birkaç ayda geleceğini iddia ederken kimisi de daha uzun süreceğini söylüyordu. Tam iki yıl sürdü gelmesi. Biz o dönemin şanslılarındanız. İlk oturum gelenlerdeniz. Bize iki yılda gelen oturum kimisine 4 yılda geldi kimisine hâlâ gelmedi.
Üniversite hayatına geçmeden önce, İsveç’e yeni gelen arkadaşlara tavsiyelerin olur mu?
Bizden sonra gelenlere tavsiyem, şu anki oturum işlemleri vb. her türlü bilgilerinin şükrünü unutmasınlar. Ben ODTÜ Psikoloji bölümünü son sınıfta bırakıp geldim. Burada okuluma, o çok sevdiğim bölümüme devam etmek istiyordum. Tanıştığım insanlara da bunu söylüyordum. Beni tanıyan herkes İsveç’te üniversiteye devam edeceğimi ve psikoloji okuyacağımı biliyordu. Buna rağmen ben psikolojinin İsveç’te çok yüksek bir üniversite giriş puanı istediğini tam bir yıl sonra öğrendim. Tam bir yıl sürdü benim bu bilgiye ulaşmam. Daha bunun gibi birçok acı anılarım var. Ancak bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Bunu anlatmamın asıl sebebi, yeni gelenlerin bu konuda şanslı olduklarını bilmeleri. Doğru bilgiye, doğru zamanda ulaşabilmek ne güzel bir nimet.
SFI öncesi İsveççe kurslarından biraz bahseder misin?
İsveççe kursu noktasında çok fazla alternatif yoktu o bekleme döneminde. ABF ve Folk’un çok düşük seviyede dil kursları vardı Stockholm’de. Yine bizler dil öğrenmeye meraklı bir şekilde kendi ellerimizle üst seviye kurslar açtırdık. Stockholm’de ki ABF’ye, Folkuniversitetet veya başka özel kurumlara. Onlara talebimizi sunduk ve sağ olsunlar bize daha yüksek bir seviye İsveççe kurs açıldı oturum öncesinde.
ODTÜ Psikoloji bölümünü son sınıfta bırakıp buraya geldiniz. Şu anda İsveç’te sosyoloji (SOCIONOM eller SOCIAL WORKER på SVENSKA) bölümünü bitirmek üzeresiniz, üniversite okumak size neler kattı biraz bahseder misiniz? İsveç’te üniversite okumak isteyen arkadaşlara neleri tavsiye edersiniz?
Öncelikle ODTÜ gibi bir üniversite çıkışlıysanız İsveç’te üniversite okumak size kolay gelebilir. Mesela ben ODTÜ’de bir dönemde en az 6 ders alırdım. Altı ders demek 6 midterm, 6 final ve daha fazlası demekti. (papers, artickles, proje). Burada ise dönemde ortalama 2, 3, 4 ders alıyorsunuz. Bu bölümüne göre değişir tabii. Buranın zorlukları da var elbette. Mesela benim bölümüm adına konuşayım. Çok fazla okumanız ve bu okuduklarınızdan yeni projeler ve yeni fikirler çıkarmanız lazım. Yani sizden sadece okuyup öğrenmenizi değil aynı zamanda üretmenizi ve uygulamınızı da bekliyorlar.
Bu bizlerin çok da Türkiye’den alışık olmadığımız bir sistem. Bizler ezberlemeyi veya çalışarak öğrenmeyi biliyoruz ama burada benim okuduğum bölümde bunlar yeterli gelmiyor. Argümanlara karşıt argümanlar üretmeniz bekleniyor. Sürekli kendini ve sistemi geliştirmeniz gerekiyor. O yüzden burada üniversite okumak bana yeni bir düşünce sistemi kattı diyebilirim.
Tavsiyelerime gelecek olursak; ben sadece kendi adıma konuşabilirim ki okumaya, yazmaya ve analiz yapmaya hazır olun. Hangi bölümü istiyorsanız sağdan soldan bilgi edinmeyin!
Üniversitelerin sizin tüm sorularınızı cevaplayacak elemanları var (study advisor- studieyrkesvägledare). Bilgiyi en doğru ve sağlıklı şekilde oralardan öğrenebilirsiniz.
İsveç’te de derslerin zor olmasından ya da öğretim görevlilerinin takıntılarından dolayı okul uzatma durumu var mı?
Bizim sınıfın üçte biri bıraktı bölümü. Anladığım kadarıyla bu yaygın bir durum. Zorlandıkları yerde ara veriyorlar ya da komple bırakıyorlar. Türkiye’deki gibi öğrenciler kendilerine çok zorlamıyor. Bizde canın çıksada o bölümü bir şekilde bitirirsin.
Socionom bölümünü tavsiye eder misin? İş imkânları nasıl?
Socionom kimdir, ne iş yapar anlatmak biraz zor aslında. Türkiye’de sosyal devlet anlayışı çok gelişmediğinden tam olarak bir karşılığı yok. Ben biraz mesleğimi şöyle tanımlıyorum; bizler sosyal devletin “uzman” memurlarıyız. Sosyal devletin tüm kurumlarında çalışabilir sosyonomlar. Yaşlılar evi, çocuk esirgeme kurumları gibi kurumlar, sosyal veya buranın iş ve işçi kuranlarımlarında çok geniş bir alanı var. Dediğim gibi bunu yazmak bile kısıtlamak oluyor. Devletin sosyal uzman memurusun, her yerde olabilirsin.
Üniversitedeki ilk gününüzü, ilk haftanızı, ilk döneminizi biraz anlatır mısınız? Sosyal anlamda arkadaşlıklardan ve bir göçmen olarak da kendinizi ortamda nasıl hissettiğinizden de bahseder misiniz?
İlk gün yoklama yapıldı bizim sınıfta ve herkesin soyadı “son”la bitiyordu; yani hepsi İsveçliydi. Kendimi aşırı yabancı hissettim o gün. Sınıfta bir tane başörtülü ve birkaç tane de göçmen asıllı kız vardı. Bilerek onların yanlarına oturmadım. İsveçli tanımak istiyordum. Çünkü artık onları anlamak, duymak, konuşmak ve kültürlerini öğrenmek istiyordum. O yüzden bir süre sınıfımdaki yabancı asıllı arkadaşlardan uzak durdum. Sonra fark ettim ki ne varsa onlarda var. O arkadaşlar kaç kez yanıma gelip benimle tanışmak istediler. Beni evlerine davet ettiler. Bana İsveççe ve dersler konusunda yardımcı oldular. Anladım ki göçmenin göçmene ayrı bir desteği var. Birbirinin hâlinden anlamak gibi bir şey sanırım.
Üniversite seviyesinde İsveççe okumak kolay olmamalı, grup çalışmaları, sunumlar çok oluyor mu?
Yine kendi bölümüm adına konuşabilirim. Bizde grup çalışması ve sunumlar çok oluyor. Dil konusunda başlarda epey zorlandım. Düşünsenize sınıfta herkes ana dilini konuşuyor. Ben ise sadece iki yıldır bildiğim bir dili. Nasıl zorlanmam? Onlar sunum sırasında bir şeyler uydurabiliyor ya da konuyu açabiliyorlardı. Ben ise takıldığımda sadece yutkunuyordum. Hâkim olmadığınız bir dilde akıcı bir şekilde akademik olarak konuşmak gerçekten zor. Orada sınıfın ve öğretim görevlisinin size gösterdiği saygı çok önemli bence. Ben büyük zorluklar ve hayal kırıklığı yaşamadım şahsen. Zorlandığım noktalarda bana yardımcı oldular.
Kitap konusuna gelecek olursak, benim bölümümde bir dersin en az 6-7 tane kitabı oluyordu. Kitaplar genelde 300 krondan başlıyordu. Çoğu İsveçli kitapları alıyordu ama benim maddi durumum buna elverişli değildi. Ben kitapları kütüphanelerden temin ediyordum. Ayrıca üst sınıftaki öğrencilerden de daha düşük fiyata kitap satın almak mümkündü.