AKPli canlıların sosyal medya hesaplarına dikkat ettiniz mi.
Güneş gözlüklü RTE ve Osmanlı arması, Osmanlı haritası, Osmanlı kılıçları, Osmanlı ok ve yayları… PhotoShop’ta Osmanlı pasaportu yapanı bile gördü bu gözler.
Nedense büyüklük denince topraktan başka bir şey anlamaz bu toplum.
Uzun sınırlara sahip olunca bir şey oluyormuş gibi sanırız kendimizi. Arkadaşlara Misak-ı Milli dar geliyor belli.
Yıllarca Osmanlı siyasi haritalarında Arap yarımadasının sadece kenarlarını Osmanlı gösterip de ortasını boş bırakanlara nasıl da köpürürdük hatırladınız mı? Sonraki yıllarda yeni haritalarda yarımadanın tamamını boyayıp Osmanlı yaparak tatmin ettik kendimizi. Oysa o toprakların çoğu çöldü, altındaki petrolü çıkartmayınca hiçbir işe yaramayan kupkuru çöller.
Afrika’daki Osmanlı topraklarının da ciddi bir kısmı çöllerle kaplıydı.
2 milyon kilometrekare toprağınız olsa
Bugünden bir örnek vereyim 2.166.086 km² büyüklüğünde bir adanız olsa ne yapardınız?
Hayalleri duyar gibiyim. Ama bu ada tahmin ettiğiniz gibi yeşillikler içinde vs. değil. Hatta adanın tek yeşilliği sadece adında Grönland.
Grön, İskandinav dillerinde yeşil demek. Bu adada topu topu 57.500 insan yaşıyor. Danimarka’ya bağlı özerk bir yönetimi var.
Ne oldu, beğenmediniz mi?
Yüzde 81’i buzullarla kaplı olduğu söyleniyor. Böyle bir toprağa sahip olsanız ne olur, sahip olmasanız ne olur.
Aklı evvelin biri çıkıp “altında değerli maden vardır”, gibi geyiklere girmesin buzulların kalınlığı 3 km.
Anadolu Dar mı Geliyor
Başa dönelim, büyüklük denince toprak aklımıza gelmesi biraz da daha farklı büyüklükler görmediğimiz, en acıdı bilmediğimiz için.
Twitter’a “Anadolu bize dar geliyor, dar.” yazan kardeşim, Anadolu’dan çıkıp geniş düşünmeye var mısın?
Küba
Mesela büyük düşünüp neden bütün dünyanın kanser ilaçlarını Küba’dan aldığını hiç düşündün mü? Kanser araştırmalarına dev paralar yatıran Küba bu yatırımlarının meyvesini alıyor, oysa sen Allah korusun, kanser olsan ilaçlarını bile alamayacaksın, devlet kanser ilaçlarının parasını ödemekte güçlük çekiyor.
Hollanda
Konya ovası kadar Hollanda’nın tarımda dünya sıralamasına girmesine rağmen 769.632 km² büyüklüğündeki canım ülkem saman ithal eder hale niye geldi? Hâlâ “Hollanda bizim laleleri çaldı” geyikleriyle mi teselli edeceksin kendini.
İsveç
İsveç, çöpleri daha evlerde iken 8 ayrı kaleme ayırıp, çöpten biogaz üretip şehir içi otobüslerde, yakıp elektrik ve sıcak su üretip şehirlerde kullanırken, bizim ülkede çöpler neden sadece çevre felaketi getirir? Doğalgaz için ödenen milyar dolarlara, ithal doğalgazla elektrik üretme zekasına hiç girmiyorum dikkat ederseniz.
Toprak Büyüklüğü mü Kaldı?
Büyüklük denince dünya artık toprağı değil, ürettiğini düşünüyor. İki dünya savaşından da en ağır mağlubiyeti alan Almanların nasıl dünya otomobil devi olduğunu, atom bombası ile yıkılan Japonya’nın teknolojide nasıl çığır açtığını, ikiye bölünmüş Kore’nin nasıl dev markalar kurduğunu, Amerikalı bir tek bilişim şirketinin değerine bütün Türkiye’yi satsak ulaşamayacağımızı düşünüyor musun dostum? Çinli bir internet sitesinin, alibaba.com’un, piyasa değerinin bilmem kaç milyar dolar olduğu dünyada, sen ismin Türkçede karşılığı olmasıyla mı avutuyorsun kendini.
Pardon, sen büyüklük denince sadece toprakları düşünüyordun değil mi? Şam da Cuma namazı kılacağını söyleyenlere inanıyorsun, Ardahan’dan atlarla Moskova’ya sefere çıkanların bu işi başaracağına inanıyorsun da bana inanmıyorsun.
Tamam anladım sen ihtişam denince 1.150 odalı sarayları, astronomik rakamlı makam arabalarını, o kocaman, zırhlı, simsiyah makam arabalarını yanında giden dev koruma arabalarını düşünüyorsun. Dünyanın en büyük uçak filosuna sahip devlet başkanıyla gurur duymaktada haklısın. Hatta gemiler, gemicikler… Kutular, kutucuklar da var ama onlar tehlikeli sular…
Bir Zamanlar
Oysa bir zamanlar Türkiye’nin de dünya markaları vardı.
Eğitimde bilim olimpiyatlarında, daha önce tarihinde sadece ve sadece 1 bronz madalyası olan Türkiye’yi dünya klasmanına sokan güzelim okullar kapatılırken ne kadar de sevindin değil mi?
“Ganimettir, ganimet” diye anıranları ellerin patlayıncaya kadar alkışladın, hatta ağzından salyalar akıtarak taşladın. Yakmaya çalıştın. O biricik okullar İmam Hatip yapıldı, aynı binada eğitime devam ediyorlar, ama bilim olimpiyatlarının esamisi okunmuyor neden?
160 ülkede açılan Türk okulları bir kültürel markaydı. Hem de Türkiye adına siyasi ve ticari büyük bir lobi idi.
Bütün iktidarlar o marka için karınca kararınca destek olurken son eşkıya sürüsü, Türkiye’deki kurumları kapatarak hıncını alamamış olacak ki, onlara da saldırdı. Gerçi çoğu rüşvetle okul kapatacak kadar alçak değildi dünya liderlerinin, diktatör kendi gibi birkaç diktatöre dinletebildi sözünü.
Hizmet Hareketi’nin Türkiye için büyük bir marka değeri vardı, kıymetini bilmediniz sadece yakıp yıktınız. Bağdat kütüphanesine saldıran Hülagü gibiydiniz. Kitabı sadece ısınmaya yarar sandığınız içindir bu geri kalmışlığınız.
Hizmet’tekilerin hatası da eşkıya sürüsünü, hac kervanı sanmasıydı, geç anladık gerçek yüzünüzü. Hacca gidiyorsunuz sandık, hacıları soymaya gideceğiniz aklımızdan geçmedi. Hırsızlığınızı görenlerin hayatlarını çalacağınıza aklımız ermedi. O da bizim kusurumuz olsun.
Büyüklük denince dev sarayları, beton yığını köprüleri düşünmeye devam edin. Bir gün büyüklüğün ne olduğunu elbet anlarsınız.
Allah Büyük…
Salih Gülen