Cihan Seyyah Bey, İsveç’te lager sektörü ve truckkort hakında Hejİnfomedia seminerinde bizlerle önemli bilgiler paylaştı. Seminerin yazılı halini istifadenize sunuyoruz.
İsveç’te iki şehirde lager(depo) branşında ciddi iş imkânlarının olduğu söylenebilir. Bunlardan biri Borås biri de Stockholm. Ben de Borås’da bir tekstil firmasında depo işine başladım, sonra da bu sektörde devam ettim. Şu an Ericsson firmasının kullandığı bir depoda çalışıyorum. Daha önce burada normal depo elemanı olarak çalışıyordum, yani paketleme, ürün depolama, raf düzenleme, vs. Şimdi sadece truckförare (‘türükförare’) olarak çalışıyorum. Diğer iş arkadaşlarımın hazırladığı paketleri belirlenen alana topluyorum ve onları transfere hazır hale getiriyorum. Lager branşında 3 yılı bitirmek üzereyim.
İsveç’te lojistik sektörü çok ciddi bir sektör. İş sahasının çok geniş olduğu bir sektör, lojistik denince bu işin içine kamyon şoförü, administratörleri, truck (‘türük’) sürücüleri, depo elemanları gibi farklı kademelerde iş bulunabilecek bir sektör. Kolay iş bulunabilen bir sektör. Malmö ve Helsingborg gibi liman şehirlerinde de ciddi lojistik işi var, ancak İsveç’in genelini bundan ibaret düşünmeyin. İsveç’te şirketlerin sadece belirli yerlerde kendi depoları olması gibi bir uygulama yok, depo işlerini yüklenen ayrı taşeron şirketler var ve bunların farklı noktalarda depoları var, aktarım ya da sınıflandırma noktaları var.
Ben kendi yaptığım işi ilk başta anlatayım size. İlk başta ben bir tekstil firmasında çalıştım. Bu firma internet üzerinden kıyafet satan bir firma. Büyük bir depoları var. Sizin elinize küçük bilgisayarlar veriyorlar ve gelen siparişler o bilgisayarlara düştüğünde siz rafların arasında gezip o siparişi toparlamaya başlıyorsunuz. O siparişi toparladıktan sonra bir sonrakine başlıyorsunuz. Tekstil firmalarının depoları genelde bu şekilde ilerliyor.
İsveç’teki büyük tekstil firmalarının depolarda genelde Borås’dadır mesela Lindex, H&M, Bubbleroom, 8848 ve başka spor giyim markalarının da depoları buradadır. Sipariş gelir, siz bunu toplarsınız buna “plockare” ya da “lagermedarbetare” denir. Bu toplayan kişi çok fazla bir şeyle uğraşmaz, sadece toplar. Bir de bunu paketleyenler vardır, siz topladıktan sonra paketleyicilere verirsiniz, paketçiler bu ürünleri paketleyip teslime gidecek olan kutunun içerisine atarlar, bir de truckförare’ler vardır. Onlar bu siparişleri alıp tırlara yüklerler.
Bunun haricinde başka şu tarz firmalar var: Mesela şu an bizim buraya yeni bir firma deposunu açtı, DFDS isminde. Meşhur Danimarkalı bir liman firması, kendi raflarını diğer firmalara kiraya veriyor ve onların bir nevi depoculuğunu yapıyor. Benim çalıştığım firma ise Ericsson ile çalışıyor. Ericsson bugün dünyada 18 farklı ülkede üretim yapıyor. Üretilen bütün bu ürünleri benim çalıştığım depoda bir araya getiriyor, Yine Ericsson’un dünyanın farklı yerlerinden aldığı siparişler bizim depodaki bilgisayarlara geliyor. Gelen siparişleri siz takip edip tüm materyalleri bir paket haline getiriyorsunuz. Paket oluştuktan sonra truck süren kişiler bir alana toplayıp paketleyip transfere hazır hale getiriyor. Benim şu an çalıştığım yer çok aşırı büyük bir depo. Daha önce gördüğüm depolara göre çok büyük bir depo, O yüzden işi biraz farklı.
Bu tarz işlerin şöyle bir dezavantajı oluyor: Bu tarz işler fizik gücü isteyebiliyor. Bazen ağır kaldırmanız gerekebiliyor. Bazen uzun saatler çalışmanız gerekiyor.
Benim sürdüğüm truck oturmalı bir truck. “B3 ya da “skjutstativ” olarak geçen bir truck. Bazen bu truck içerisinde 12 saat aralıksız oturduğum da oldu. Bu biraz insanı yorabilir. Bu tarz durumlara dayanıklı olmanız iyi olur. Bu tabii depodan depoya değişebiliyor, bazı depolar çok uzun çalışma saatleri ile hareket ettiği için böyle. Böyle olunca mecburen çalışmak durumunda kalıyorsunuz ama bu durumda alacağınız ücret yükseliyor tabii ki. İyi ücretler almaya başlıyorsunuz. Mesela benim kullandığım truck bu:
Resim: Skjutstativtruck
Bununla paketleri 10 metreye kadar kaldırıp o yükseklikteki raflara yerleştiriyoruz ya da alıyoruz. Açıkçası kullanımı biraz riskli bir alet. Birçok insan kullanmaya çekiniyor ama bir şekilde öğreniyorsunuz. Dediğim gibi bu truck sürebilen insanlara lojistik sektöründe çok ciddi ihtiyaç oluyor. Yani özellikle bu truck sürmeyi biliyorsanız çok rahat birçok lager de iş bulabilirsiniz. Bu truck ile çalıştığınız zaman da açıkçası bedensel olarak çok yorulmuyorsunuz. Çünkü oturarak çalışıyorsunuz, konforlu da. İlla içinde sürekli oturmak zorunda değilsiniz, arada çıkıp yürüyüp hareket edebilirsiniz. Bu İsveç’te çok tutulan bir truck tipi. Bunu kullanmayı bilmek çok ciddi avantaj sağlayabilir. Tabii çok farklı truck’ler de var. Mesela bu motviktstruck :
Daha çok tırlara yüklerken kullanılan bir truck tipi.
Truck eğitimi İsveç’te çok kolay alınan bir eğitim. Hiçbir şekilde bu eğitimi alırken zorlanmazsınız. Rahat bir şekilde alırsınız, bir problem yaşamazsınız, Mevzu sadece bunları sürmekle ilgili cesaret göstermekte biraz. Mesela bu plocktruck dediğimiz ürün toplayanların kullandığı truck:
Daha küçük, daha rahatlıkla her yere girip çıkabilen bir truck. Herhangi bir truck kartı veren şirkete gittiğinizde bunların hepsinin eğitimini yaklaşık 3-4 saatte verir, zaten ondan sonra da siz artık truck kart sahibi olmuş olursunuz.
İsveç’te aldığınız truck kartlar Avrupa’nın her yerinde geçerlidir. Biz bugün oturumumuzun durumundan dolayı başka ülkelerde çalışamasak da yarın vatandaş olduğumuzda Elinizdeki kartla Norveç’e gittiğinizde rahatlıkla Norveç’te bir truckförare olarak çalışabilirsiniz.
Bunun eğitimini almak çok basit. Bunun eğitimini veren bazı depolar ya da kurslar var. Ortalama kurs ücretleri 1500 ile 3000 kron arasında değişiyor. Herhangi bir şartı yok, 1500 SEK’i kursa yatırdığınızda hoca eşliğinde size bunun eğitimini veriyorlar. Orada ellerinde bulunan truck tiplerini size sürdürüyorlar. Çok kısa bir zaman dilimi olsa da bunları size sürdürüyorlar. Böylece kabataslak bir hakim olmuş oluyorsunuz, Araç nasıldır, nedir, ne değildir, biliyorsunuz. Ondan sonra ufak bir online sınav yapıyorlar, test şeklinde. Ardından da sizin truck kartınızı evinize yolluyorlar. O saatten sonra artık truck ehliyetine sahip oluyorsunuz.
Tabii burada truck’ler A, B, C ve D diye ayrılıyor. Bahsettiğim minik plocktruck ler A sınıfı truckler olarak geçmektedir. Bunların ehliyetini her yerde çok rahat bulabilirsiniz. Fakat daha önce gösterdiğim B3 truck’unu her truck eğitim şirketi vermiyor, ellerinde bu truck’ten bulunmayabiliyor. O yüzden herhangi bir yerde eğer truck eğitimi almak istiyorsa arkadaşlar, muhakkak B3 truck ehliyetini veriyor mu diye sormaları gerek. Aksi halde sadece A Truck ehliyeti alırsınız ve tekrar B3 Truck ehliyet almanız gerekebilir. A ve B grubu önemli.
C ve D grubu truck ehliyetleri ise daha çok limanlarda kullanılıyor ve konteynırlarla çalışan şirketler için geçerli. C ve D’nin de alınması çok kolay. Fakat A ve B daha çok iş alanı için gerekli.
Bazı yerler bu eğitimi almak için normal B sınıfı otomobil ehliyeti sahip olmak gerekli diyebiliyor ama normalde gerekli değil. Bu B sınıfı ‘körkort’ isteyenler yüzde birdir, %99 bunu istemez. Hiç ehliyetiniz yoksa da çok rahatlıkla truck ehliyeti alabilirsiniz. Ben aldığımda bana ehliyetin var mı yok mu diye sormadılar, rahatlıkla aldım, hiç bir problem olmadı. Bununla ilgili yaş vesaire başka herhangi bir sınır da yok. Her isteyen alabilir.
Ucuzu pahalısı da fark etmez. Önemli olan size verdikleri kartın arkasında A ve B sınıflarının ikisinin de yazıyor olması lazım.
Yani “trucktyp pratik” kısmında A1 – A4 ve B1 – (En az) B5 yazması gerekiyor Benim gördüğüm bazı kartlarda sadece A1 – A4 yazıyor, bu insanlar B grubu kullanamıyor ve tekrar gidip eğitim almaları gerekiyor.
Burada tüm tipleri resimde görebilirsiniz. Bunlar içerisinde önceden ehliyet sahibi olmayı şart koşan sadece kategori C tipidir. Çünkü bu truck’leri ana yolda da kullanabilirsiniz. Bu araçlarla size trafiğe çıkma yetkisi de vermiş oluyor, haliyle onlara ehliyet şart. C tipi olanlar fiyat olarak 5500 kronlardan başlıyor. Şu an bununla ilgili bir işe girmeyecekseniz almaya gerek yok. D tipi truck ise çok geniş ve büyük terminallerde kullanılan bir truck tipi. Mesela havalimanlarında bagajları çeken araçlar gibi. Onunla ancak o tarz yerlerde çalışacaksınız almanız gerekir. Onu da almak çok basit. Bunlardan sadece biraz daha zor olan C truck tipi. C tipi ile bir işe girdiğinizde de daha yüksek maaşlarla işe başlıyorsunuz. Çünkü riski de yüksek, işin riski yüksek olunca bu sefer maaşı da yüksek oluyor tabi. Genel olarak Truck tipleri böyle. Bu araçları sürerken çok fazla dikkatli olmanız gerekiyor. Çok ciddi yaralanmalara, ölümcül kazalara sebep olabilecek araçlar bunlar. En küçük bir truck’ün ağırlığı minimum 2500 kg dan başlar ve truck büyüklüğüne göre değişir. Her biri de en az kendi kiloları kadar ağır yükleri kaldırabiliyorlar. Ufak dikkatsizlikle de çok ciddi kazalar meydana gelebiliyor. Benim gözümle gördüğüm var, benim başıma gelen var vs. Bunları da tabii hesaba katmak lazım.
Karakter olarak eğer çok stresli, çok tedirgin ya da dikkatini vermekte zorlanan biriyseniz kesinlikle ben bu işi tavsiye etmem. Çünkü bunlarla yapılacak kaza karşı tarafın yaralanması ya da ölümle sonuçlanabiliyor. Bir de bunun da sizin hatanızından kaynaklandığı tespit edilirse aynen trafikte ölüme sebebiyet vermek gibi yargı süreciyle karşı karşıya kalabilirsiniz. O yüzden dikkat etmekte fayda var, biraz riskli bir iş açıkçası. Ben mesela aracı kullandıktan sonra bazen ciddi baş ağrısı çekerim. Çünkü çok dikkatli olmanız gerekiyor. Benim çalıştığım depoda da biz çok fazla insanlarla iç içeyiz. Aniden arkanızdan bir insan çıkabiliyor ya da ön taraftan biri fark etmeden gelebiliyor, çok dikkat etmeniz lazım.
Sizden herhangi bir eğitim beklentileri yok ya da yaş vs. başka şartları yok. Sadece İsveççe doğal olarak biraz bekleniyor. Sizi işe aldıktan sonra bir deneme süreci oluyor. Bir süre kontrol ederler, takım lideriniz ya da iş arkadaşınız sürüşünüzle alakalı bir sıkıntı gördüğünde şefe bildirir. Eğer bu ciddi problem oluşturacak kadar kötüyse o zaman sizin truck sürmenize izin vermezler. Her ne kadar o karta sahip olsanız da iş yerinde şefiniz izin vermezse o truck’ü orada süremezsiniz. Zaten normalde karta sahip olduktan sonra bir de iş verenin size o iş alanı içerisinde ‘truck sürebilme izni’ alması lazım. Bunu kendileri ayarlıyor. Siz sadece gerekli evraklara imza atıyorsunuz. Şartları kabul ettiğinize dair. Ardından birkaç gün sizi kontrol ederler, artık emin olurlarsa bir problem kalmaz. Mesela benim şahit olduğum kendi iş yerimde ‘Benim truck kartım var, ben truck sürebiliyorum.’ dedikten sonra ısrarla kaza yapıp, ısrarla materyale zarar verip, yanlış şeyler yapan arkadaşların izinlerini iptal ettiler. Bu tarz şeylere de şahit oldum. Yani siz bir iş yerine girdiğinizde illa truck süreceksiniz diye bir şey yok, işveren size bunun garantisini vermiyor. Zaten bu izni sizden geri alabilir.
Bu kartın en güzel yanı, bu kartı İsveç’te almak çok kolay ve gerçekten çok makul ücretlerle. İsveç’te çok ciddi ihtiyaç olduğu için bu işi çok zorlaştırmıyorlar. Fakat genelde benim İsveç’te bulunduğum 6 Yıl boyunca edindiğim bir tecrübe var. Eğer bir şeye çok talep oluyorsa onu bir süre sonra zorlaştırıyorlar. Şu an tüm göçmen iş arayanlar bu kartı edinmeye bakıyorlar. Çünkü alması çok kolay ve dediğim gibi bununla İtalya’ya, İspanya’ya ya da Almanya’ya gitseniz truckförare olarak, Forklift operatörü olarak çalışabilirsiniz. İlerleyen dönemlerde buna çok farklı talepler(krav) getirebilirler. Belki ileride eğitim şartı ya da ehliyet şartı getirebilirler. Şu an Norveç’ten bile insanlar truck ehliyeti alabilmek için İsveç’e geliyor. Çünkü İsveç’te çok kolay, çok basit ve çok ucuz. Norveç’te aynı ehliyeti almak çok ciddi rakamlara mal oluyor. İnsanlar buradan aldıkları kartlarla Norveç’te çalışıyor. O yüzden benim şahsi tavsiyem tüm arkadaşlara; bu eğitimi almaları, yani alın kenarda dursun. Bir zararı olmaz size, hatta muhakkak bir gün bir faydasını görürsünüz.
Bu karta sahip olmanın şöyle avantajları olur: Bir depoda normal bir pozisyona bir depo elemanı olarak alacakken bile truck kartınıza bakmak isteyebilirler. Yani truck kartınız olması iş başvurularında belki dikkatinizi çekmiştir ‘meriterande’ diye bir şey vardır -yani ‘krav’ değil de, tercih sebebi anlamında. Orada truck kartı yazdığını birçok depo ilanında görürsünüz. Yani bu karta sahipseniz siz tercih edilen olursunuz. O yüzden depolara girmek için bu karta sahip olmak çok ciddi avantaj. Ben o yüzden size tavsiye ederim, fiyatlar çok yükselmeden, almak çok zorlaşmadan ben arkadaşların almasını tavsiye ederim. Ne zaman nerede işimize yarar bilemeyiz. Bu kartın herhangi bir son kullanma tarihi de yok.
Çalışma şartları olarak genel olarak: ben lager branşından bahsedersem; bugün ‘platsbanken’ de ‘truckförare’ diye arattığınızda 1370 İş ilanı çıkıyor, bunlar sadece truckförare ilanı. ‘lagermedarbetare’ yani depo elemanı diye aradığınızda 2674 tane ilan çıkıyor. Bunlar güzel rakamlar, hiçbir vasıf istemeyen, çok fazla dil şartı istemeyen, sadece sizden fiziki anlamda bu işi yapabilmenizi isteyen bir iş alanından bahsediyorum. Haliyle bu iş ilanları güzel rakamlar. Onun haricinde bugün Stockholm baktığımızda 16.000 insanın bu alanda çalıştığını görüyoruz. Västra Götaland Bölgesine baktığımızda yaklaşık 20.000 insanın bu alanda çalıştığı yazıyor. Belki de bu rakamlar daha fazladır. Burada sadece bu alanda ‘fast’ çalışan elemanları göz önüne almış olabilir ama extra, timanställd, behovsanställd olan ya da bemanning aracılığı ile gelen hafta sonu çalışan öğrencileri büyük ihtimal saymamışlardır diye düşünüyorum.
Bu sektörün nasıl bir avantajı var şöyle ifade edeyim: Bir göçmen için yeni geldiği bir ülkede en güzel iş olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz, birincisi sizden çok ciddi bir dil beklentileri yok, böyle olunca da ekstra bir dil stresi ile karşı karşıya kalmıyorsunuz. Bunun yanında tabii ki şeflerinizle iş arkadaşlarınızla İsveççe konuşuyorsunuz ama sizden ciddi bir dil beklentileri yok. İkincisi bedensel olarak biraz yorsa da psikolojik olarak hiç yormuyor. Ben bedensel yorgunluğu psikolojik yorgunluğa tercih ederim. Bunu tabii yeni bir ülkeye gelmiş bir göçmen olarak söylüyorum. Ben daha önce okulda da çalıştım ancak 7 ay dayanabildim. Daha fazla götüremedim açıkçası. Yine bu konularda arkadaşların motivasyonunu bozmamak için olabildiğince olumsuz cümleler kurmamaya çalışacağım ama ben genelde okul, yönetici işleri, banka işleri, ofis işleri gibi beyaz yakalı işlerde yeni gelen göçmenler için psikolojik bir şiddet oluştuğunu görüyorum. Ben o yüzden arkadaşların ilk olarak bu işlerle iş hayatına atılmak yerine lojistik alanıyla ya da bir hamburgerci gibi bir yerden hayata adım atmalarının onlara çok daha farklı kapılar açacağına inanıyorum. Hayatlarını çok daha kolaylaştıracağına inanıyorum. Bedensel yorgunluk mu yoksa psikolojik zorlanma mı derseniz bence bedensel yorgunluk derim. Bedensel yorgunluk dinlendiğiniz zaman geçecek bir şey ama gün boyu 8 saat boyunca maruz kalacağınız bir psikolojik şiddet eve geldiğinizde de geçmeyecektir, Sizinle beraber dolaşıp duracaktır ya da maruz kaldığımız tırnak içerisinde “ırkçılık”, ya da gizliden gizliye size karşı hissedilen sizin yabancı olmanız, bu ne yazık ki dinlendiğinizde de geçmiyor. Uyuduğunuzda da geçmiyor, hatta uyuduğunuzda rüyalarınıza girmeye başlıyor. O yüzden bu depo branşının böyle bir avantajı var. Kat’i surette herhangi bir ırkçılığa bugüne kadar ben hiçbir şekilde maruz kalmadım.
12 saat dediğim olayı da örnek olarak söyledim. Mesela altı buçuk saat çalışanlar da var, Mesaisi 7 saat olanlar da var. Benim şu an çalışma sistemim biraz farklı Ben haftada sadece iki buçuk gün çalışıyorum. Hafta Sonu çalışıyorum. Hafta sonu olduğu için biraz sistem farklı ilerliyor. Tatilim de fazla olduğu için sadece 1 gün 12 saat çalışmak bana yorucu gelmiyor. zaten kalan 4 gün de ben yorgunluğu atıyorum. Bu 4 Gün bana kalmış oluyor. Hafta içi çalışan arkadaşlarım ise sabah altı buçukta başlayıp saat 15.20’de bitiriyorlar.
12 saat çalıştığınızda da sizin o gününüz bir doktorun günlük mesaisi ile aynı paraya denk geliyor. Çünkü ‘övertid’ e geçtiği zaman, yani fazla mesaiye kaldığı zaman size çok ciddi miktarda kat kat para ödüyorlar. Bu kazanç da yine sizin beden yorgunluğunuzu almış oluyor. Normalde bugün İsveç’te bir lager işçisinin saatlik ücreti 151 krondan başlar. Siz sadece hafta içi çalışırsanız 1 ay sonunda elinize -vergiler çıkıldığında- 19 ila 20.000 Kron arası kalır. Bu şekilde çalışmak fazla yorucu da değildir. Sabah 6:30 ila 15:30 arası çalışıp aylık 19-20 bin kron almak Bence güzel.. Lager işlerinde gece saatleri genelde saat 00:00 ila 06:30 arasıdır. Bunun yarım saatini dinlenmeye verdiğiniz zaman toplamda 5 buçuk – 6 saat çalışırsınız. Gece günlük 5,5 – 6 saat çalışarak ayda -deposuna göre değişir ama- 22 ila 25.000 kron arası kazanmış olursunuz. Eğer hafta sonu da gece veya gündüzden birinde çalışırsanız aylık 27 ila 29 bin kron arası, bazı aylar 30 bin kron kazanabilirsiniz. Truckförare ile normal depo çalışanı arasında da maaş açısından hiçbir fark yoktur, aynı parayı alırlar. Truckförare’nin aldığı maaş daha fazla değildir, tabii ki truckförare’nin yaptığı iş daha rahat olur. Çok fazla yükle muhattap olmaz, makine ile kaldırıp indirir. Ayakta kullanılan truck ler de rahattır.
Geçmişteki eğitiminiz bu alanda hiçbir işe yaramaz, hiçbir katkısı da yok. Sizin geçmişte ne olduğunuzla hiçbir şekilde ilgilenmiyorlar. Sizden tek beklentileri verilen süre içerisinde işinizi bitirmenizdir.
Süre noktasında şöyle bir fark ortaya çıkabilir: bazı lagerler zamanla yarışırlar, bu yüzden işleri biraz stresli olabilir ama bazı depolarda zaman umurlarında değildir. Sizden sadece normal bir tempoda çalışmanızı talep ederler. Strese girmenizi istemezler. Mesela benim çalıştığım depoda strese ve paniğe müsaade etmiyorlar. Çünkü biz çok ciddi maliyetli ürünlerle çalışıyoruz. Satış fiyatları minimum 10bin krondan başlayan ürünlerle çalıştığımız için panik ve stres halinde materyallere zarar verirsek işveren çok daha fazla zarar edeceği için bizim panik ve stres yapmamızı istemez. Fakat tekstil tarzı, ürüne bir zarar gelme ihtimalinin çok düşük olduğu depolarda ise böyle bir durum söz konusu değil. Oralarda biraz stres var çünkü biraz zamanla yarışma daha çok ön plandadır.
Uzun yıllar çalışıyor olmanız çok fazla değil ama küçük zamlar, küçük farklar getirebilir. 10 yıllık çalışan birinin şöyle bir kârı olur; o işte ona kimse karışmaz. O işini biliyordur herkes de onu tanıyordur. Gelir işini yapar gider ve kimse ona bir şey demez, kafası rahattır. Ben de şu anki depomda 6 ayımı bitirdim 7. aydayım, kimsenin bana da bir şey dediğini duymadım şu ana kadar. İşinizi normal yapıyorsanız kimse size bir şey demez. Şefinizi doğru dürüst görmezsiniz bile. Herkes kendi halindedir.
Bir lager işinde insanlar yükselmek istiyorlarsa bunun imkanları da var, orada. Mesela arbetsledare olabilirsiniz. Masabaşı bir iştir. Bilgisayardan işlerinizi takip edersiniz. Depodasınızdır ama ofis işi gibidir, arbetsledare olduğunuzda maaşınıza -işyerinden işyerine değişmekle beraber- ekstradan 1000 kron gelir. Bazı işyerlerinde bu 10.000 krona kadar çıkabiliyor. Böyle ihtimaller de var. Bu çalıştığınız şirketin politikası ile alakalı bir durum (O tarz yerlerde de çok ciddi bedensel yorgunluk ve strese maruz kalabilirsiniz. Örneğin ben Postnord’da da çalıştım. Orada Maaşlar inanılmaz düşüktü, Ben gece çalışmama rağmen elimde kalan maaş 17 bin krondu. Bu bir depo işi için çok komik bir rakam. Özellikle gece çalışılan bir işte. Postnord İsveç’te en ağır depo işlerinden biridir. Sürekli çok ağır yüklerle muhatap olursunuz. Yeri geldiğinde sizden bir konteyner boşaltmanız istendiğinde o konteyneri boşaltmak zorundasınız ve içindeki ürünler kaç kiloysa bu sizin sorununuz ama başka lager’ler de var, oralarda hiçbir şekilde ağır yükle muhatap olmazsınız. Sadece 6-7-8 saat ayakta olduğunuz için vücudunuzun bunu kaldırması gerekir. Sizden bir 30 – 40 kiloluk koliyi kaldırmanızı istemezler.
-Trafikplanerare olabilirsiniz. Bu ürünlerin transportu ile ilgilenen masa başı bir iştir.
-Vardiya şefi olabilirsiniz. Bunlar da güzel işlerdir. Tabii bunlar biraz daha stresli işlerdir, sorumluluğunuz var.
Soru:Oturum almamış kişiler bu kartı alabilir mi?
Cevap: Bu biraz kursun insiyatifinde, kursla iletişime geçerseniz; ‘Benim personnummer’im yok, bunun yerine başka bir numara ile kayıt yaptırmak istiyorum.’ diye sorabilirsiniz. Bu konuda size yardımcı olacaklardır ama son zamanlarda benim duyduğum oturumu olmayan insanlara birçok konuda zorluk çıkarıldığı yönünde. Bankada ehliyet almada ya da ‘samordningsnummer’ çıkartmada olsun zorluk çıkarıldığını duyuyorum. 6 yıl önce böyle değildi ama bugün ne yazık ki bazı şeyler zorlaşmış. O yüzden net bir şey söyleyemiyorum. Bunu ancak kendilerinin tecrübe etmeleri lazım.
‘Samordningsnummer’ varsa normalde İsveç’te her yerde çalışabilirsiniz. Fakat bugün yine geldiğimiz noktada işyerleri bu geçici kimlik numarasıyla insanları istihdam etmek istemiyorlar. Böyle bir sıkıntı var ne yazık ki. Daha önceleri böyle bir problem yoktu. Benim bizzat bildiğim bu şekilde çalışan vardı ki ben de çok geç aldım oturumu. İlk başta red aldım. Mahkeme sürecini beklerken McDonald’s’da ‘samordningsnummer’ ile çalıştım, O dönemki şef bana yardımcı oldu. İşlerimi halletti, sıkıntı çıkartmadı. Allah öyle denk getirdi ama bugün sıkıntı çıkarttıklarını duyuyorum. Bankaların da hesap açma yönünde sıkıntılar çıkarttığını duyuyorum. Öyle olunca bazı işyerleri uğraşmak istemeyebilir, tamamen işverenle alakalı bir şey. Mesela işveren tanıdık biri ise ya da arada bir kontak kişi varsa problem olmaz.
Suat Bey şimdi söyledi ‘samordningsnummer’ ile truckkort alınabiliyor diye ve net bir ifade kullanmış, Özellikle bizim bulunduğumuz şehir Borås da depo çalışanı bulmakta sıkıntı yaşıyorlar ve çevre şehirlerden işçi arıyorlar. Mesela oturum aldıktan sonra nereye taşınacağını düşünen bir arkadaş eğer çalışmak isteyen biri ise ben kesinlikle Borås tavsiye ederim. Burada her yer depo.
İsveç’te depo sektörünün şöyle bir sıkıntısı var: Depoların geneli -Türkçe adıyla taşeron dediğimiz- ‘bemanning’ denen aracı şirketlerle çalışıyor. Bunların bazılarının kendilerine ait depoları var, kendileri işletiyor. Bazılarının deposu yok ama deposu olan şirketlere işçi buluyor. Büyük şirketlere bu ‘bemanning’ şirketler aracılığıyla işçi bulmak daha cazip geliyor. Bazen bu şirketler de size 6 aylık ya da 1 yıllık ya da Fast sözleşme yapmayıp sizi sadece ihtiyacı olduğu zamanlarda işe çağırabiliyor. Bu durumda Siz sadece işe gittiğinizde para alırsınız. Hastalık durumunda ya da çocuğunuzun hastalığı (VAB) durumunda para alma hakkınız olmaz. Yine de bir ‘bemanning’ de bu şekilde geçici işe başlamak bile size ileride oranın ‘ordinarie’ personeli olma yolunda iyi bir adım attırır. Yani sizi daha kolay kendi bünyelerine alırlar. İsveç’teki büyük ‘bemanning’ şirketleri: Lernia, Onepartner, Manpower. Yereldeki şirketleri de arkadaşlar iş ilanlarında aradıklarında görebilirler.
Soru: Türkiye’de lojistik ve depolama ile ilgili alabileceğimiz eğitimler var, bu eğitimlerin bir faydası olur mu?
Cevap: Burada da aynı eğitimler var, ‘yrkeshögskola’larda ya da ‘komvux’lerde var. Fakat bu eğitimin çok ekstra bir faydası olacağını zannetmiyorum. Bugün halihazırda bizim arbetsledare’lerimizin hiçbirinin böyle bir eğitimi yok. Hatta bir tanesi var ben onu takdir ediyorum, Afganistan’dan gelmiş geldiğinde Latin alfabesini dahi bilmeyen bir çocukken bugün arbetsledare olarak çalışıyor. Belki de bilgisayarı ilk defa burada görmüş ama arbetsledare olarak çalışıyor. Açıkçası İsveç’te bu tip sektörlerde sizin ‘utbildning’den ziyade kişisel kabiliyetleriniz çok daha ön plana çıkıyor. Bu iş özellikle uzun değil ama kısa ve orta vadede iş düşünenler için -hiç öyle 6-7 aylık uzun eğitimleri uğraşmaya gerek yok bir günde gidip eğitimi tamamlayıp bu işlere başvuru yapmak- çok mantıklı.
Soru: Bu kartı çıkartmak bu kadar kolaysa neden bu kadar işçiye ihtiyaç var?
Cevap: Bir yandan bunun eğitimi de bir pazar, bu kursu veren insanlar bundan para kazanıyor. O yüzden sizin aracın sürüp sürememeniz kursun çok da umrunda değil, o yüzden kolaylıkla kartı veriyorlar. Hatta bundan dolayı birtakım büyük şirketler yine sizin truck kartınızın olmasını şart koşuyor ama benim çalıştığım depoda bunu sürebilmek için benim seni eğitmem lazım diyor. Bu şirketten şirkete değişir. Mesela Volvo böyle. Benim aldığım kart onun deposundaki aracın kullanılmasına izin vermesi için yetmiyor. Kendisi eğitim verdikten sonra bu aracı kullanmanıza izin veriyor, çünkü riskli bir alet, bu Volvo’ya has bir durum.
Bizim depomuzda da truck kartı olan birçok insan var. Bunlardan truck sürmesine şefin izin vermedikleri var, kartı olup kendisi sürmeye cesaret edemeyenler de var. Depo elemanı olabilmek için bu kartı alan çok insan da var. Yani herkes bunu sürecek diye bir şey yok. En dikkatli olduğumuz anda bile bir kaza olabilir. Allah korusun çok farklı sonuçlar meydana gelebilir. Geçtiğimiz aylarda yine burada bir depoda truck süren biri ne yazık ki müzik dinliyormuş kulaklıkla, -normalde müzik dinlemek yasaktır o aracın içindeyken- haliyle dikkati dağılıyor, forklift çatalları da yukarıda, -Bir de bunlar elektrikli araçlar olduğu için gaz pedalına dokunur dokunmaz kendini fırlatan araçlar, hafif hafif kalkmaz Yani, bir anda fırlatır kendini, -öyle olunca fark etmediği bir yaşlı kadını ne yazık ki çatallarla ezip öldürüyor.. Bu geçtiğimiz aylarda oldu burada, ondan sonra Daha fazla dikkat etmeye başladılar tabii ama neye yarar, böyle olunca da haliyle birçok insan sürmeye cesaret etmiyor. O yüzden bu işi yapacaksanız önce kendi karakterinizi bir gözden geçirin. Hani yapınız nasıldır, olur mu olmaz mı, stres olur muyum, gergin olur muyum. Çünkü bir 300 kiloluk bir kartonu 10 metre yüksekliğe kaldırdığınızda ister istemez vücudumuz adrenalin salgılamaya başlıyor, Ve en ufak bir dikkatsizliğinizde o 300 kiloluk karton 10 metreden düşmeye başladığında aşağı gelene kadar 3000 kiloluk bir etki yapar . Mesela bu tip durumlarda panik yapıp makinenin içinden çıkıp sakatlananlar var, kolu kopanlar var ya da hiç makinenin içinden çıkmayıp etraftaki bir insana zarar verenler var. Bunlar yaşanmış olaylar. Böyle olunca karta sahip olup bu işi yapmak istemeyen de çok. İnsanlar o yüzden sürekli ihtiyaç duyuyorlar.
Soru:SFI-C de okuyan birisine bu işi tavsiye eder misiniz?
Cevap:Kendi isminizi söyleyebiliyorsanız girin bu işe, hiçbir problem yok, isminizi söyleyebilmeniz yeterli.
Soru: Kaza meydana geldiğinde oluşan hasar sürücüden mi karşılanıyor?
Cevap: Öyle bir şey yok, çünkü hepsi sigortalı, size bir şey olmasın yeter, o konuda giden parayı önemsemiyorlar.
Soru: Truck sürmeyip sadece depo çalışan olarak çalışmak nasıldır?
Cevap: Ben çok seviyorum, sadece bizim şu an depomuzda müzik dinlemek yasaklandı, onun haricinde normalde depoların hepsinde kulaklıkla müzik dinleyip telefonla konuşabilirsiniz ve size kimse karışmaz. İşinizi yaptığınız müddetçe kimse karışmaz, özgürsünüzdür. Ben bu duyguyu çok seviyorum. Mesela McDonald’s’da çalıştığım çok stresli bir işti, aç insanın stresi zaten ayrı bir şey. Okulda da çalıştım, mesela o da stresli ama depoda hiçbir şekilde bu tip şeyleri hissetmiyorsunuz, ırkçılık kesinlikle yok. Ben hiç denk gelmedim. Zaten çoğunlukla çalışanlar Arap asıllı, Somalili, Afrikalı. Benim şu an vardiyamda biz yaklaşık 100 kişi çalışıyoruz sadece 3 tane İsveçli var. Gerisi Afrika, Suriye, Türkiye.. Yani minik bir Ortadoğu’da ama İsveç şartlarında çalıştığınızı düşünün. Çok zevkli bir şey. Ben çok zevk alıyorum. Sürekli etrafıma tavsiye de ediyorum, Size de tavsiye ederim.
Hayatın içerisine girmek için de bence güzel bir imkan. Kurslarda uzun süre geçirmek yerine maddi özgürlüğü direkt kazanmak. Bunu çok az bir dille çok az bir eğitimle yapmak. Maddi imkanları elde etmek insana çok hoş gelen bir şey.
Soru: Kartı aldıktan sonra sektörle ilgili nasıl iş aranır? Ne yapmak lazım, nelere dikkat etmek lazım?
Cevap:Arbetsförmedlingen’in platsbanken’i ilk başta aranacak yerdir. Oraya ‘lagermedarbetare’ yazdığınızda depo sektörü ile ilgili tüm ilanlar çıkar ya da ‘truckförare’ yazıp daha spesifik ilanlar görürsünüz. Bunun haricinde arkadaşlara tavsiye edeceğim ve çok ciddi avantaj sağlayacak şey; bemanning şirketlerinin sitelerine girip hepsinde birer üyelik açmak. Bu üyeliği açtığınızda bulunduğunuz konumda bir iş ilanı yayınlandığı an size mail gelir, Ve siz o mail ile hemen o işe başvurabilirsiniz. Belki de o işe ilk başvuran siz olursunuz, haliyle sizi işe alabilirler. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Mesela ben ilk geldiğimde haritadan yaşadığım yerin etrafında olan depoların isimlerine baktım. Ardından bu depoların çalıştığı bemanning şirketleri bulmaya çalıştım. Sonra o şirketlerin sayfalarında üyelik açıp ilanlara başvurarak vakit geçirdim. Hiç belli olmaz, ‘beni buraya almazlar’ ,’beni bu işe almazlar’ demeyin. Aniden bir telefon gelir girersiniz. Çok da memnun kalırsınız.
Birçok liman şehrinin olduğu bir ülke burası, o limanlarda da C ehliyeti ile yüksek gelirli işler bulunabilir. Tabii ki bu C ehliyeti konteynerleri taşıyan araçlar olduğu için ve bu çok riskli bir iş olduğu için çalışma saatleri 4 saat çalışıp 1 ya da bir buçuk saat ara verme şeklinde ve maaşları daha iyi.
Soru: Lager sektörü kadınlar için nasıl bir sektör?
Cevap: Yine tamamen kişilik ve karakteriniz ile alakalı öncelikle. Ardından da çalıştığınız depo ile alakalı. Mesela ben geçenlerde bir depodan iş teklifi aldım. Gittim gördüm, hoşuma gitmedi, kabul etmedim. Çünkü çok basık ve küçüktü. Daracık bir alanda bir sürü iş yapmaya çalışıyorlardı. Çok daha geniş depolar var. Belki 5 hektar 10 hektar alan üzerine kurulmuş depolar var. Bu depolarda çalışmak çok ferah, çok rahat oluyor. Mesela bu tarz yerlerde çalışabilir kadınlar. Evet biraz ağır ve yorucu ama kendini yavaş yavaş hayata hazırlamak isteyenler için bence bir avantaj. Yine tekstil depolarında bayanlara daha uygun işler olduğunu düşünüyorum. Oraların işleri daha hafif. Daha çok paketleme ve toplama üzerine. Diğer depolar gibi çok ağır işler yok onlarda. Mesela bizim depomuzda bir tane Suriyeli tesettürlü abla benim sürdüğüm truck’ün aynısını sürüyor, ben çok takdir ediyorum. O yüzden bu karakter meselesi, kadınlar da kesinlikle biz bu işi yapamayız demesin.
Soru: Truckkort Sınavının online yapılan aşaması için İsveççe derecesinin ne olması gerekiyor?
Cevap: İsveççe derecesine gerek yok. Kurs size bir mail atıyor. Bu maili attıktan sonra siz sınava defalarca girebilirsiniz. Sanırım 40 soruda 32 ya da 34 doğru gibi bir şey istiyor. Soruları doğru yapana kadar, cevaplarını öğrenene kadar sürekli sınava girebilirsiniz. O yüzden bu işin dille alakası yok. Problem yaşanacağını zannetmiyorum.
Soru: Bu alanda fast sözleşme nasıl oluyor?
Cevap: Bu tamamen deponun ihtiyacı ile alakalı bir şey. Deponun gerçekten elemana ihtiyacı var ve siz gerçekten iyi çalışan bir işçi iseniz depo size ‘fast’ sözleşme yapar. Bu iki şekilde olabilir:
- Ürünlerin sahibi şirketin yaptığı sözleşme de olabilir. Eğer ana şirket size sözleşme yaparsa siz sadece o şirketin deposunda çalışırsınız.
- Bemanning Şirketi’nin size yaptığı ‘fast’ sözleşme de olabilir. Bemanning size ‘fast’ sözleşme yaparsa o şirketin deposunda ihtiyacı olmadığında başka depolara da gönderebilir. Tabii sonuçta ‘fast’tır, süresiz oturum alırsın. Bemanning’lerde fast elemanını olabildiğince son noktaya kadar tek bir depoda tutar. Ta ki o depoda bir problem çıkana kadar sizi değiştirmez. Yani size sık sık ya da her gün farklı bir depoya gönderme gibi bir şey yok. Sonuçta siz bir yerin ortamına alışırsınız, onu bozmazlar kolay kolay. Çok nadirdir.
Soru: Namaz molası sıkıntı oluyor mu? Özellikle kış aylarında?
Cevap: Ben hiç problem yaşamadım, bazen rafların arasında kılıyorum. Kimse bu durumlarda size bir şey demez. Ortam zaten Ortadoğu, yani bir tarafta Arap müzikleri, bir tarafta İbrahim Tatlıses, bir tarafta on parmak falafel yiyen birileri görebilirsiniz. Bazen bakmışsınız birkaç kişi cemaatle namaz kılıyor, öyle bir ortam, kimse size bir şey demez. En azından ben bu konuda bir sorun yaşamadım.
Soru:Çalıştığınız yerler soğuk mu?
Cevap: Bu tamamen depo ile alakalı. Eski bir depoda çalışıyorsanız ve havalandırması iyi değilse soğuktur ama genelde depolar buna dikkat ederler. Mesela bizim depomuzun içini ortalama 17 ila 20 derece arasında sıcaklığı koruyorlar. Zaten çalışırken insan çok üşümez ama Postnord da çalıştığımda çok soğuktu..Kapılar sürekli açık, tırlar boşaltılıp tırlar yüklendiği için çok ciddi zatürre derecesine kadar hasta olan insanlar oluyordu.. Ama bu çalıştığım depoda veya diğerlerinde böyle bir şeyle karşılaşmadım.
Soru: Bu sektörde çok ihtiyaç olduğuna göre Türkiye’den başvurulsa işe alınma ihtimali var mıdır?
Cevap: Bunu şirketlerdeki işverenler ya da şefler isterse yapabilir. Fakat işçi oturumu vesaire uzun ve sıkıntılı bir prosedürdür. O yüzden bunu ancak çok yakın akrabalar birbiri için yapabilirler. Onun haricinde kimse yapmaz.